Dursun Zaman

“Saç fırçan yok mu?” , “Krem kullanmıyor musun?”, “Vitamin desteği almıyor musun?”, … Yaşıtlarımın diyet yaptığı benim kilo almak için cebelleştiğim dönemi atlatınca farkımız kalmaz sanıyordum. Ama farklar bitmiyormuş öyle kolay kolay.

Saç fırçası satın aldım bir kere, hiç kullanmadım, bir daha almadım. Saçlarım çok uzun olunca bir tane tarak alırım, belki tararım o kadar. Kırışıklık kremi almadım, gece-gündüz kremleri ne işe yarar bilmem. Son bir yıldır, nemlendirici kullanmaya başladım ellerim için ama onu da bıraktım. Metabolizmada bir bozukluk olmadığı sürece ekstra vitamin almayı sağlıklı bulmuyorum. Fiziksel aktivite gerektiren bir iş yapmıyorum ki yediğimden fazlasına ihtiyaç duyayım.

Bunlar ufak tefek şeyler ama yaşımı hiçbir zaman göstermemiş olmam… İnsanlar yaşlanmayı durdurmaya çalışıyorlar ben bir an önce yaşımı göstersem diyorum. 30 küsür yaşında olup size maşallah denmesi iltifat olmaktan çıkıyor. Çünkü biliyorsunuz ki bu kadar yıldır tek başına yaşayıp, kötü bir aşcı olmanıza rağmen evde yemek yapan biri olarak zaten olması gereken bir işi yapmışsınızdır. Ama bir ortak noktam herkes ile şöyle olsaydı ben nasıl olurdum acaba diyorum. Mesela Fransızca konuşan versiyonum nasıl olurdu acaba demişimdir. Şanslıyım, cevabını buldum.

Yazıdaki fotoğraf benim çocukluğuma ait değil ama ikizime ait. İnsanın bu kadar baskın genleri olunca, abisinin kızı kendisine çok benzeyebiliyormuş. Zaman durmuş gibi 30lu yaşlarımda bana çocukluğumu gösterebiliyormuş. Üstelik Fransızca konuşuyor. Zoru başarırız, imkansız zaman alır lafına bir kanıt. Uzun yıllar bekledikten sonra Fransızca konuşan bir Özge, nasılmış gördüm, sevgili yeğenim Bilinda sayesinde. Kasları ufacık yaşında bizden daha güçlü olan, gönlü duygusal zenginlikten dolup taşan yeğenim Miraz ve ilk yeğen, baş tacı, politik konularda beni eğiten şimdilerde resime merak salmış yeğenim Laşer’den başka zaman konuşuruz. Bugün Bilinda’nın bir hediyesini takdim ediyorum sizlere. Şarkı söyleyip dans ettiği bu videoyu kendi izni ve isteği ile yayınlıyorum. Zaten yayınlamam için gönderilmişti de çaktırmayın.

Ne söylediğini tam olarak çözemesem de Korona dediğine eminim. Kanada’ya beni ziyarete gelme isteğini, benim kedim onların eve giderse halıyı mahveder ile çok güzel özetleyen ikizim, İngilizce, Türkçe ve Fransızca konuşuyor. Bense o yaşlarda ilkokul 1’de ilk sınavımdan kalmıştım. Öğretmen cümlenin doğrusunu biliyor, bize öğretti, neden soruyor ki diye düşünüp kendimce cümleler kurmuştum. Ah o kırmızı mürekkep, hayal meyal da olsa aklımda kalmış yazılı kağıdındaki izi.

Neyse lafı fazla uzattım, salgın durulur ve daha rahat günler bizi bekler umarım. Dünya biraz nefes aldı. Rahat derken dünyanın nefes almaya devam ettiği bir rahatlık olsun. İyi seyirler.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.