Narlı Tavuk

Biliyordum ben bir şeyler döndüğünü. İki aydır eşyaları kutuların içine saklıyor bu insan. Kaldırıyor, indiriyor, büyük kapıdan çıkarıp bir daha geri getirmiyor… Beni de saklayacak o kutulara diye korktum, ama evde de saklanacak yer bırakmamış. Nereye saklansam gelip bir şeyler yapıp korkutuyor beni yine. Bir tek geceleri huzur buluyorum arkadaşlar. İnsanım, çok uzun ve derin uyuyor iyi ki. Böyle kaç gün geçti, artık sakinleşti demiştim ki o sabah beni her tarafını kapatabileceği yatağın içine tıkıp bir yerlere götürdü.

Bir sürü hareket, bir sürü ses… Neyse yatağımdayım, her taraf kapalı, bana kimse bulaşamaz diyordum ki beni yataktan çıkardı. Deli midir, nedir bu insan, anlamadım. Yatağımı da sakladı hareket eden bir şeyin içine üstelik. Bir taraftan girip, diğer taraftan çıkıyordu bu eşyalar, fark ettim ben. Yatağımın çıkmasını bekledim. Çıktığını görünce, atlayıp içine girecektim ama bırakmadı bir türlü. Kaçacağımı sandı zaar. Akıl etti de beni yatağıma geri koydu sonunda. Sonra büyük insanlar için olan bir yatağa geçtik. Benim kendi yatağım gibiydi bu, herkes yatağın içine geçince kapattılar her tarafını. Benim yatağım titremiyor, ses çıkarmıyor. Ama insanların yatağı çok korkmuş olacak ki tir tir titriyordu.

Ben, bütün bu süre zarfında hiç ses çıkarmadım. Kimsenin dikkatini çekmemek gerekiyordu. Beni yatağa koyan insanım olduğuna göre yardım edecek kimse yoktu. Kendi başımın çaresine bakıp, sessizliğim ile görünmez olmalıydım. İşe yaramış olmalı. İnsanlarin büyük, korkudan ödü patlamış yatağından çıkıp daha ufak, daha az korkan bir yatağa bindik. Beni iğne batıran insanların yanına götürürken bindiğimiz gibi bir yataktı. Bu yatağın sahibi, varlığımı sezmedi. Yolculuk sırasında benim insanım, diyorum ya deli bu, kamuflajımı bozup “Bir kedim var, işte burada” demez mi? Boşuna mı sustuk biz 6 saat boyunca, yemedik, içmedik. Neyse, hiçbir saldırıda bulunmadılar da insanıma fazla kızmadım o yüzden.

En nihayetinde, beni çantadan çıkardığı bir eve geldik. Benim evim gibi değil, bir sürü koku var ama kendi kokum az. O yüzden her yere çenemi sürüyorum. Eski evimde ufak bir ağacım vardı. Burada bütün ev benim ağacım gibi. Merdivenden bir aşağı bir yukarı koşuyorum. İlk günler çok korktum, aç kaldım, çünkü eski yemeklerim yoktu. Ama şimdi biraz daha iyiyim. Narlı tavuk almış bana, gün içinde çok lezzetli ama sabah geç yediğim için kusuyorum sanırım bu tavuğu. Kusunca, ufak bir miyav ile insanımı kusmuğa götürüp hemen temizlemesini söylüyorum. Hiç aksatmıyor görevini. Etraftaki sesleri fark etmeye başladım. Bugün bir sincap gördüm. Kovalamak istedim. Miyavlayıp, etrafında dolaştım insanın, kapıyı açsın diye. Açmadı. Deli bu insan, yakalamak gerek hareket eden şeyleri, ne zaman öğrenecek. O kadar oyun oynadık kendisi ile halbuki, hep gösterdim, hareket eden tüylere böyle saldıracaksın diye.

Neyse kısmet belki baharadır. Belki o zaman çıkarır beni. Bu yeni evi sevdim ben sanırım. Pek eğlenceli.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.