Kara Ayna (Orjinal başlık: Black Mirror) dizisinin iki bölümünde hikayeler engellemelere dairdi. Birinde çocuğunu korumak üzere bir ebeveyn, çocuğunun başına bir çip taktırıp şiddet içerikli her şeyi sansürlemişti. Bu çip aynı o televizyon film ve dizilerindeki sansürler gibi buğulaştırıyordu çocuğun gördüğünü. Diğer hikayede ise suçlular sokağa salınsa bile engellendikleri için kimse ile iletişim kuramıyorlardı (bu hikayenin detayına fazla girmeyeyim izlemek isteyenlerin heyecanı kaçmasın zira ana konusu bu değildi). Bazen düşünürüm öyle bir şey yararlı olur mu acaba diye? Bunu mesela genetik ve psikolojik kelimelerini yersiz kullananlar için yapsam, bir de insana gereken değeri vermeyenler için… Hayat daha güzel olur mu? Dizide daha güzel filan olmuyordu. Lakin yine de düşünmeden edemiyor insan.
AncestryDNA platformunda birini engelleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama yaptım. Fotoğrafta ifşa ettiğim AncestryDNA’da geçen diyalogda beni kızdıran iki nokta var. Birincisi “genetik” galiba demesi. İkincisi “sülalenin kızları hep okuyor” lafı.
Genetik temelleri var bir sürü özelliğimizin ama şimdi işin içinde epigenetik de var be insan. Yani DNA anlatımını insanının hayatı süresince etkileyen bu epigenetik değişimleri hiçe sayarsak olmaz ki. Genetik deyip çıkamazsın işin içinden. Çıkartmam! Vallahi sahilde epigenetik yoga yapmadan bırakmam. Benzeri bir durum psikolojiktir deyip geçiştirmek, ve karşı tarafı anlamamak için direnmek. Mide ağrın mı var, psikolojiktir, geçer. Anlamaya çalışmadan psikolojinin neyi temsil ettiğini, gökten zembille inmiş iması yaratmak için kullanıyoruz bu kelimeyi. Psikoloji dediğin bir parça kimyadır, kimya! Beyin kimyası! Kimyasallar var beyninde Yaaa, korktun mu? Korkma organik onların hepsi.
Neyse gelelim ikinci noktaya. Kızıyorum bu söyleme ama gülmeden de edemiyorum. Sülalenin erkeklerini feci aşağıladı. Okumak(okul eğitimi) insana birşeyler katabilir de, katmayabilir de. Okumayan insan insan değildir diye bir kaide yoktur. Okuyan insan da çok bilir demek değildir. İnsanların yaşam kalitesi arasında uçurumlar olan topluluklarda sınıf atlamak için en güvenilir yoldur okumak. Camiiye, kiliseye, sinagoga gitmek gibi bir eylemdir bazen de; çünkü okulda bir gruba dahil olursun, toplumun bir parçası hissedersin. Hele üniversiteye gitmek, toplumun her kesiminden insanı bir araya getirdiği için daha güzel bir eylemdir. Üniversite bitirmese bile insan, bir üniversiteye ayak basabilmelidir etkinlikler için. Üniversite öğrencisi ve akademik görevi olmayanların da bir parçası olması gereken bir ortamdır. Pek öyle değil bu kurumlar ama neyse o başka bir konu. Yakınılmaz bir sülalede herkes üniversite okuyor diye.
Bütün kızlar okuyor diye tespit yapma gereği de hissedilemez (hissedilmemeli demek gerekli belki biraz yumuşatmak için ama o devir kapandı, artık sağ sol kroşeler ile dalıyorum sevmediğim her davranışa ve söze). Okumanın cinsiyeti olmaz. Zaten kız kelimesini de gereksiz bir şekilde bol bol kullanıyoruz. Nedense oğlan çocuklar erkekliğe terfi etmeyi başarabilirken üniversite çağlarında, kız çocukları hep kız olarak kalır. Kadın olmak haram görülür. Bitti bundan sonra yok kız mız lafı. Nasıl erkek çocuk diyorsak, kadın çocuk da diyebiliriz. Kaldırıyoruz hükümden kız-kadın ayrımını. Kadın yerine kız kelimesini seçmiyoruz, çünkü toplumun kızlara lütfettiğini zannederek damgaladığı rolleri başka türlü kıramayız.
Kızdırmayın beni, zaten silmişim komut dosyası klasörümü. ? Dipteyim, sondayım, depresyondayım? eşliğinde yeniden yazıyorum hepsini. Gitti geçen yılın bütün dosyaları.